Fotoğraf çekme teknikleri açısından “doğru kompozisyon” fotoğrafta denge, ritim, uyum ve derinlik algısını yönlendirmektedir. Bugünkü kişisel gelişim yazıları serimizde, değerli fotoğraf sanatçısı Mustafa Orhan Selçuk, kişisel gelişim yazıları için bizlerle harika bir çalışmasını paylaştı. Kendisinin Paris’te yakaladığı 2 farklı kareyi, kendi sosyal medya hesabında takipçilerine sordu. Gelen yanıtlar sonrasında kaleme aldığı görüşlerini, kendisinin onayı ve izni dahilinde sizlerle paylaşıyorum.
Aşağıda yazdıklarımda amacım kesinlikle bir polemik çıkarmak değil, ağırlıklı olarak kendi fikirlerim. Kişisel gelişim yazıları açısından, 2 fotoğrafı da ben çektim. İkisini de sevdim, birini biraz daha çok, onun için A diyen de B diyen de sağ olsun, var olsun.
Bu çok kısa açıklanacak bir şey değil. Burada fotoğrafçı olmayan arkadaşlar cevap versin derken ki amacım birçok kaynaktan okuduğum kompozisyonun fotoğrafın gizli dili olup olmadığını test etmekti amacım. Fotoğraf konusunda akademisyen arkadaşlarım da var, bu işi öğreten hocalık yapan arkadaşlarım da. Öncelikle onların affına sığınıyorum, yanlış anlattığımı düşündüğünüz bir konu olursa lütfen altına not düşün.
Şimdi kısaca anlatmam gerekirse, mağara devrinden, günümüze kadar yapılan resimlerin en öne çıkanlarında, beğenilenlerinde de, son 200 yıldır çekilen ve beğenile gelmiş fotoğraflarda da ortak bir nokta var. Nesnelerin yerleştirilme şekillerinde, pozisyonlarında benzerlikler görülebiliyor (hatta doğada bile ortak bir çok şekil, oluşum var). Bunu da kompozisyonla açıklayabiliriz. Yapılan birçok deneyde de konuyla alakasız insanların da belli kurallara göre dizilmiş nesneleri algılaması daha kolay olmuş, bilinçsiz olarak iyi kompoze edilenden yana yönelmişler.
Buna fotoğrafın gizli alfabesi de diyorlar. Başka bir çok konuda başka bir milletten insanla anlaşabilmek için dile ihtiyaç duyarken, bir fotoğrafı (yada görsel sanat eserini) anlatırken iletişime gerek duymayız. O kendisini anlatır zaten.
Şimdi diğer sanatları bir kenara bırakıp fotoğrafa dönecek olursak ve yine çok hızlıca birkaç örnek vereyim. Bir fotoğrafta yürüyen bir insan (hareket eden her şey de aslında) varsa onun gittiği yönü vurgulamak için gittiği yönde boşluk bırakılır. Ya da bir yere bakıyorsa o yönde boşluk bırakılır. Yine yürüyen bir insanı anlatırken ayakları tam yan yanayken çeker paylaşırsak bakan yürüyüp yürümediğini daha zor algılar. Oysa bacaklar B deki gibi açıksa böyle bir karmaşa olmaz.
Yürüyen insan konusunda yine başka bir örnek. Fotoğraf çekme teknikleri açısından bir insan size doğru yürüyorsa, yüzü size dönükse gelmeyi anlatır, geliyor hissini uyandırır ve anlatır, sırttan çekildiğinde gidişi, terk edişi anlatır fotoğrafın hikayesinde. Bazen çekinip insanların yüzüne karşı fotoğraflarını çekemeyiz, bekleriz arkadan çekeriz. İşte orda tüm hikaye değişir aslında sonradan fotoğrafı izleyecekler açısından.
Bir insan çekiyorsak gözleri net olmak zorundadır. Dünyanın en meşhur fotoğraflarına bakın bu şekildedir hep, aksini sizler de beğenmezsiniz zaten. Yada bir insan çekiyorsak kafasının arkasına bir şeyleri denk getirmek istemeyiz elimizden geldiğince. Yani kafadan çıkan bir direk, ufuk çizgisi, kafaya denk gelen bir ağaç dalı iyi algılanmıyor yine insanlar tarafından.
Bir yolu, bir dereyi uzayıp giden bir şeyi anlatacağımızda onun fotoğrafımızda diyagonal bir şekilde yer alması bilinçli bilinçsiz her izleyicide daha çok beğeni alıyor, daha estetik geliyor insana. Yine insan her konuda karar verebilmek istiyor. Kararsız kalmak rahatsız edicidir, onun için fotoğrafta tek sayıda yer alan nesneler daha iyi hazmediliyor fotoğrafına göre. 2 şey olduğunda ikisi arasında kalmak rahatsız ediyor insanı. Fotoğraf çekme teknikleri bu kadarla da kalmıyor kompozisyon kuralları. En temel kurallardan biri yine altın oran dediğimiz şeydir. Aslında yukarda A fotoğrafını beğenenlerin çok büyük çoğunluğu bu nedenle o fotoğrafa yönelmişlerdir diye tahmin ediyorum ve ben de hemen her fotoğrafımda buna dikkat ederim.
Fotoğraf A: Kızların konumu aslında altın oran dediğimiz konumda, yürüyüş yönlerinde ideal boşluk var. Bu 2 kompozisyon kuralı ideal şekilde yer almış ama diğer taraftan başlarının arkasına denk gelen sütun ve özellikle bacaklarının tam açık anda yakalanamaması görece olarak diğer kareye göre değerini bir çıt düşürüyor BENCE. Fotoğraf çekme teknikleri açısından şimdi hangi kompozisyon kuralı daha önemli diye bir şey yok. Her fotoğrafta yerine göre bunlar çeşitli oran ve şekillerde yer alabilirler.
Fotoğraf B: Altın oran tam uygulanamamış olsa da kızların yürüme yönünde belirgin bir boşluk halen var. Kızların arkasında sütun kadar belirgin bir nesne yok artık. Bacaklar adımın en açık pozisyonunda ve iki kızın uyumu yine BENCE bu fotoğrafı öne taşıyor.
Kişisel gelişim yazıları serimizde, bir çok farklı konudaki uzmanın bilgilerini sizlere aktarıyoruz. Yorumlardaki birçok kişinin aynı yönde karar vermesinde, kompozisyon bilmeseler bile bu söylediğim faktörler yer alıyor diye düşünüyorum. Burada psikolojimiz işe müdahil oluyor.
Son söz; bir şiir, güzel bir roman bizi nasıl etkiliyorsa, kompozisyon da bir fotoğrafı nasıl algıladığımızı çok etkiliyor, bu kesin. Ancak bazı durumlarda fotoğrafın hikayesi o kadar güçlü olabiliyor ki, orda kompozisyon önemini yitirebiliyor. Ve her kural gibi kompozisyon kuralları da siz tercih ettikten sonra gönül rahatlığıyla bozulabilir.
Neyse sağlam gevezelik yaptım. Bir seçim yaparak teorimi desteklediğiniz için teşekkürler, sevgiler.
Mustafa Orhan Selçuk
Fotoğraf Sanatçısı
Editörün Notu: Değerli dostum Mustafa, Paris’te yaşamını sürdürüyor. Fotoğraf çekme teknikleri sanatına o şehrin çok değer kattığına eminim. Kendisini kişisel gelişim yazıları açısından sosyal medya hesaplarında mutlaka takip etmenizi öneririm. Yakaladığı harika kareleri paylaşıyor. Üstelik kendisinin uzmanlık alanı siyah beyaz fotoğraflardır. Kişisel gelişim yazıları ile değer kattı kendisi. Saygı ve özlemlerimle, Dr. Bora Küçükyazıcı
Sizlere daha iyi hizmet verebilmek amacıyla web sitemizde çerezleri kullanmaktayız. Çerez Politikası.
2 Comments
A big thank you for your article. Thanks Again. Great. Siana Sebastien Mordecai
Dear Sebastian, You are very welcome, this article is written one of my best friend Mustafa Selçuk. Best regards.